Üsküdarlı
Aşıklar
Ä°stanbul'da bir zamanlar Abdullah ve Aslıhan adında, birbirini seven iki genç yaşıyordu. Kader fırsat verir de gizlice buluÅŸabilirlerse birbirlerinin yüzüne bakarak aÅŸk kadehinden ÅŸarap yudumluyor, nefesleri birbirine karışarak ÅŸad oluyorlardı. Daha birbirlerini bir kez olsun öpmemiÅŸlerdi. AÅŸklarını daima gizli tutuyorlar kimseye sır vermiyorlardı. Fakat üç yüz perdenin arkasında bile gizlenemeyen aÅŸk, sonunda ortaya çıktı. Kızın babası o genci kendi asaletine denk bulmadı ve kızını zorla bir paÅŸa ile evlendirdi. PaÅŸa da onu sevdiÄŸi gençten uzak olsun diye BoÄŸaz'ın öte yakasında, Ãœsküdar'dan Çamlıca'ya giden tozlu yolların kenarındaki baÄŸların arasında bir eve yerleÅŸtirdi. Aslıhan, gerçi gelin olmuÅŸtu ama kocasını henüz odasına almıyor, ondan devamlı kaçıyordu. Abdullah ise sabrın sonuna gelmiÅŸ, Aslıhan’ın yerini öğrenmeye çalışıyordu. Nihayet bir gün onun hizmetkarlarından bir halayığa rastladı. Kadın Abdullah'ın aÅŸkını biliyordu. Acıdı ve evini tarif etti. Abdullah arkadaÅŸlarından birini buldu ve ona , "Benimle gelebilir ve Aslıhan'ı ziyaretimde bana yardımcı olur musun? Zira onun aÅŸkıyla can boÄŸazıma geldi, gündüzüm gece oldu!" dedi. Henüz on yedi yaşında olan arkadaşı "Seni dinledim ve teklifini kabul ettim; her ne ki benden istesen yapacak, her ne ki emredersen uyacağım" cevabıyla onu rahatlattı. Bir kayıkla derhal Ãœsküdar geçtiler. Ä°ki at kiralayıp baÄŸlar arasında Aslıhan’ın kaldığı evi aramaya koyuldular. Mevsimlerden sonbahardı ve baÄŸlar bozulmuÅŸ, sahiplerinin çoÄŸu ÅŸehre dönmüştü. Ama bacası tüten birkaç kulübe dışında hangi evlerde oturan vardı, hangileri boÅŸtu, belli olmuyordu. AkÅŸamı beklediler; ta ki lambaları yanan evleri tespit etsinler. Gece boyunca sessizce araÅŸtırdılar ve sabaha karşı amaçlarına ulaÅŸtılar. Aslıhan'ın ellisine merdiven dayamış olan paÅŸa kocası evden çıkınca Abdullah arkadaşına "Åžimdi git!" dedi, "Kapıyı çal, baÅŸkası çıkarsa Aslıhan'ı iste ve onu ÅŸu karşıki baÄŸların arasında beklediÄŸimi söyle!" Genç gitti. Kapıyı seyis açmıştı. Ona paÅŸa'dan küçük hanımefendiye bir mesaj getirdiÄŸini söyledi. Sonra da sevilene, sevenden bir vuslat haberi verdi.
Ä°stanbul'da bir zamanlar Abdullah ve Aslıhan adında, birbirini seven iki genç yaşıyordu. Kader fırsat verir de gizlice buluÅŸabilirlerse birbirlerinin yüzüne bakarak aÅŸk kadehinden ÅŸarap yudumluyor, nefesleri birbirine karışarak ÅŸad oluyorlardı. Daha birbirlerini bir kez olsun öpmemiÅŸlerdi. AÅŸklarını daima gizli tutuyorlar kimseye sır vermiyorlardı. Fakat üç yüz perdenin arkasında bile gizlenemeyen aÅŸk, sonunda ortaya çıktı. Kızın babası o genci kendi asaletine denk bulmadı ve kızını zorla bir paÅŸa ile evlendirdi. PaÅŸa da onu sevdiÄŸi gençten uzak olsun diye BoÄŸaz'ın öte yakasında, Ãœsküdar'dan Çamlıca'ya giden tozlu yolların kenarındaki baÄŸların arasında bir eve yerleÅŸtirdi. Aslıhan, gerçi gelin olmuÅŸtu ama kocasını henüz odasına almıyor, ondan devamlı kaçıyordu. Abdullah ise sabrın sonuna gelmiÅŸ, Aslıhan’ın yerini öğrenmeye çalışıyordu. Nihayet bir gün onun hizmetkarlarından bir halayığa rastladı. Kadın Abdullah'ın aÅŸkını biliyordu. Acıdı ve evini tarif etti. Abdullah arkadaÅŸlarından birini buldu ve ona , "Benimle gelebilir ve Aslıhan'ı ziyaretimde bana yardımcı olur musun? Zira onun aÅŸkıyla can boÄŸazıma geldi, gündüzüm gece oldu!" dedi. Henüz on yedi yaşında olan arkadaşı "Seni dinledim ve teklifini kabul ettim; her ne ki benden istesen yapacak, her ne ki emredersen uyacağım" cevabıyla onu rahatlattı. Bir kayıkla derhal Ãœsküdar geçtiler. Ä°ki at kiralayıp baÄŸlar arasında Aslıhan’ın kaldığı evi aramaya koyuldular. Mevsimlerden sonbahardı ve baÄŸlar bozulmuÅŸ, sahiplerinin çoÄŸu ÅŸehre dönmüştü. Ama bacası tüten birkaç kulübe dışında hangi evlerde oturan vardı, hangileri boÅŸtu, belli olmuyordu. AkÅŸamı beklediler; ta ki lambaları yanan evleri tespit etsinler. Gece boyunca sessizce araÅŸtırdılar ve sabaha karşı amaçlarına ulaÅŸtılar. Aslıhan'ın ellisine merdiven dayamış olan paÅŸa kocası evden çıkınca Abdullah arkadaşına "Åžimdi git!" dedi, "Kapıyı çal, baÅŸkası çıkarsa Aslıhan'ı iste ve onu ÅŸu karşıki baÄŸların arasında beklediÄŸimi söyle!" Genç gitti. Kapıyı seyis açmıştı. Ona paÅŸa'dan küçük hanımefendiye bir mesaj getirdiÄŸini söyledi. Sonra da sevilene, sevenden bir vuslat haberi verdi.
Ä°ki saat
kadar sonra Aslıhan buluşma yerine geldi. Abdullah telaş içinde ne yapacağını
bilemedi. Arkadaşı onları yalnız bırakmak isteyince Abdullah itiraz etti.
"Hayır, yanımızda kal. çünkü ortada uygunsuz bir şey yok." dedi. O
genç de oradan ayrılmadı, ancak seslerin duyulacağı kadar uzakta oturdu.
Abdullah, Aslıhan'ın elini tuttu, Göz göze geldiler. Ayrılık sırasında hasrete
nasıl dayandıklarını karşılıklı gözyaşlarıyla anlattılar. sonra birbirlerini
nasıl, ne derece sevdiklerinden , eski hatıralardan , çocukluktan uzun uzun
bahsettiler. mutlu geçen birkaç saatin sonunda Aslıhan müsaade istedi.
"Birileri durumun farkına varmadan eve dönmem gerekiyor!". Abdullah
hasretiyle yanmıştı, azıcık daha kalmasını istedi. O vakit Aslıhan uzakta
oturan genci iÅŸaretle sordu:
"Senin
bu arkadaşından bir şey istesem yapar mı?"
"Ne
istesen!..."
"Tehlikeli
olsa da mı?"
Cevap
gençten geldi:
"Tehlikeli
olsa da!... Hatta canımı Abdullah için feda etmem gerekse de!.."
"O
halde, yakına gel. Seninle giysilerimizi değişelim. Benim yerime ve gir. Sağdan
üçüncü oda benim özel odamdır. Akşama kadar sessizce otur. Akşam kocam sana bir
tas çorba getirir, kapıdan içeri uzatır. yüzünü sıkıca ört ve tası kabul
etmekte nazlı davran. sonra kapını kapat. Sabaha doğru ben gelirim, sen
çıkarsın."
Delikanlı denileni yaptı. eve girip
kapandı. Ta ki akşamın alaca karanlığında kapıda ses duydu, heyecanlandı. Çorba
tasını almakta çok gecikince tas yere kapaklandı. Bu sefer paşa öfkelenip
" Sen hala bana inat mı ediyorsun?" diye içeri girip eline geyik
derisinin boynuzlarından kuyruk sokumuna doğru kesilip sarılmış bir kırbaç
aldı. Aslıhan diye delikanlının sırtını sıyırdı ve bağladı şaklatmaya. Alaca
karanlık basılmıştı ama delikanlı yine de devamlı yüzünü örtüyor ve sesi
tanınmasın diye hiç bağırmadan sabrediyordu. Nice kırbaçtan sonra evdeki
halayıklar, hizmetkarlar dayanamayıp onu durdurmak istediler. Paşa da zaten
yorulmuştu. Dadısı herkesi çıkarıp ona nasihat etti. "Sultan hanımım,
hala mı Abdullah'ın aşkı? Kendine hiç acımaz mısın? Kocana birazcık fırsat
tanısan, belki iyi..." Nasihatleri ses çıkarmadan dinleyen delikanlı bir
yandan yaralarının sızlamasına dayandı, diğer yandan Aslıhan'a acıdı. Sabah
Aslıhan gelince evden çıkmak üzere bütün gücünü topladı, ona hiç belli etmedi.
O gece her ne olduysa bir sır olarak sakladı. Abdullah ölesiye kadar da bunu ne
ona ne de başka birine söyledi.
İnsanın
kederli günde kendisiyle birlikte üzülecek bir dostu olmalı!...
Ä°skender
Pala/ Katre-i Matem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder