Fikirlerini PaylaÅŸ, Sen de Kazanmaya BaÅŸla!

23 Aralık 2009 Çarşamba

Üsküdarlı Aşıklar





Üsküdarlı Aşıklar

        Ä°stanbul'da bir zamanlar Abdullah ve Aslıhan adında, birbirini seven iki genç yaşıyordu. Kader fırsat verir de gizlice buluÅŸabilirlerse birbirlerinin yüzüne bakarak aÅŸk kadehinden ÅŸarap yudumluyor, nefesleri birbirine karışarak ÅŸad oluyorlardı. Daha birbirlerini bir kez olsun öpmemiÅŸlerdi. AÅŸklarını daima gizli tutuyorlar kimseye sır vermiyorlardı.  Fakat üç yüz perdenin arkasında bile gizlenemeyen aÅŸk, sonunda ortaya çıktı. Kızın babası o genci kendi asaletine denk bulmadı ve kızını zorla bir paÅŸa ile evlendirdi. PaÅŸa da onu sevdiÄŸi gençten uzak olsun diye BoÄŸaz'ın öte yakasında, Ãœsküdar'dan Çamlıca'ya  giden tozlu yolların kenarındaki baÄŸların arasında bir eve yerleÅŸtirdi. Aslıhan, gerçi gelin olmuÅŸtu ama kocasını henüz odasına almıyor, ondan devamlı kaçıyordu. Abdullah ise sabrın sonuna gelmiÅŸ, Aslıhan’ın yerini öğrenmeye çalışıyordu. Nihayet bir gün onun hizmetkarlarından bir halayığa rastladı. Kadın Abdullah'ın aÅŸkını biliyordu. Acıdı ve evini tarif etti. Abdullah arkadaÅŸlarından birini buldu ve ona , "Benimle gelebilir ve Aslıhan'ı ziyaretimde bana yardımcı olur musun? Zira onun aÅŸkıyla can boÄŸazıma geldi, gündüzüm gece oldu!" dedi. Henüz on yedi yaşında olan arkadaşı "Seni dinledim ve teklifini kabul ettim; her ne ki benden istesen yapacak, her ne ki emredersen uyacağım" cevabıyla onu rahatlattı. Bir kayıkla derhal Ãœsküdar geçtiler. Ä°ki at kiralayıp baÄŸlar arasında Aslıhan’ın kaldığı evi aramaya koyuldular. Mevsimlerden sonbahardı ve baÄŸlar bozulmuÅŸ, sahiplerinin çoÄŸu ÅŸehre dönmüştü. Ama bacası tüten birkaç  kulübe dışında hangi evlerde oturan vardı, hangileri boÅŸtu, belli olmuyordu. AkÅŸamı beklediler; ta ki lambaları yanan evleri tespit etsinler. Gece boyunca sessizce araÅŸtırdılar ve sabaha karşı amaçlarına ulaÅŸtılar. Aslıhan'ın ellisine merdiven dayamış olan paÅŸa kocası evden çıkınca Abdullah arkadaşına "Åžimdi git!" dedi, "Kapıyı çal, baÅŸkası çıkarsa Aslıhan'ı iste ve onu ÅŸu karşıki baÄŸların arasında beklediÄŸimi söyle!" Genç gitti. Kapıyı seyis açmıştı. Ona paÅŸa'dan küçük hanımefendiye  bir mesaj getirdiÄŸini söyledi. Sonra da sevilene, sevenden bir vuslat haberi verdi.
İki saat kadar sonra Aslıhan buluşma yerine geldi. Abdullah telaş içinde ne yapacağını bilemedi. Arkadaşı onları yalnız bırakmak isteyince Abdullah itiraz etti. "Hayır, yanımızda kal. çünkü ortada uygunsuz bir şey yok." dedi. O genç de oradan ayrılmadı, ancak seslerin duyulacağı kadar uzakta oturdu. Abdullah, Aslıhan'ın elini tuttu, Göz göze geldiler. Ayrılık sırasında hasrete nasıl dayandıklarını karşılıklı gözyaşlarıyla anlattılar. sonra birbirlerini nasıl, ne derece sevdiklerinden , eski hatıralardan , çocukluktan uzun uzun bahsettiler. mutlu geçen birkaç saatin sonunda Aslıhan müsaade istedi. "Birileri durumun farkına varmadan eve dönmem gerekiyor!". Abdullah hasretiyle yanmıştı, azıcık daha kalmasını istedi. O vakit Aslıhan uzakta oturan genci işaretle sordu:
"Senin bu arkadaşından bir şey istesem yapar mı?"
"Ne istesen!..."
"Tehlikeli olsa da mı?"
Cevap gençten geldi:
"Tehlikeli olsa da!... Hatta canımı Abdullah için feda etmem gerekse de!.."
"O halde, yakına gel. Seninle giysilerimizi değişelim. Benim yerime ve gir. Sağdan üçüncü oda benim özel odamdır. Akşama kadar sessizce otur. Akşam kocam sana bir tas çorba getirir, kapıdan içeri uzatır. yüzünü sıkıca ört ve tası kabul etmekte nazlı davran. sonra kapını kapat. Sabaha doğru ben gelirim, sen çıkarsın."
         Delikanlı denileni yaptı. eve girip kapandı. Ta ki akÅŸamın alaca karanlığında kapıda ses duydu, heyecanlandı. Çorba tasını almakta çok gecikince tas yere kapaklandı. Bu sefer paÅŸa öfkelenip " Sen hala bana inat mı ediyorsun?" diye içeri girip eline geyik derisinin boynuzlarından kuyruk sokumuna doÄŸru kesilip sarılmış bir kırbaç aldı. Aslıhan diye delikanlının sırtını sıyırdı ve baÄŸladı ÅŸaklatmaya. Alaca karanlık basılmıştı ama delikanlı yine de devamlı yüzünü örtüyor ve sesi tanınmasın diye hiç bağırmadan sabrediyordu. Nice kırbaçtan sonra evdeki halayıklar, hizmetkarlar dayanamayıp onu durdurmak istediler. PaÅŸa da zaten yorulmuÅŸtu. Dadısı herkesi çıkarıp ona nasihat etti. "Sultan hanımım, hala mı Abdullah'ın aÅŸkı? Kendine hiç acımaz mısın? Kocana birazcık fırsat tanısan, belki iyi..." Nasihatleri ses çıkarmadan dinleyen delikanlı bir yandan yaralarının sızlamasına dayandı, diÄŸer yandan Aslıhan'a acıdı. Sabah Aslıhan gelince evden çıkmak üzere bütün gücünü topladı, ona hiç belli etmedi. O gece her ne olduysa bir sır olarak sakladı. Abdullah ölesiye kadar da bunu ne ona ne de baÅŸka birine söyledi.
İnsanın kederli günde kendisiyle birlikte üzülecek bir dostu olmalı!...



                                                                     Ä°skender Pala/ Katre-i Matem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder