Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

21 Aralık 2011 Çarşamba

Dr. Rodrigue Tremplay'in Economist dergisinde yayınlanan makalesi



"İyi niyetli olmakla, gerçekleri göz ardı etmek arasında büyük fark vardır."


Dünyamız oldukça karmaşık bir hal aldı; bunun sonucunda da büyük çaplı makro krizlere giderek daha açık oluyor. Çağımızı bu denli tehlikeli kılan şey ise, bence, eş zamanlı olarak dünya çapında en az beş adet krizle karşılaşmamız ve bu krizlerin çözülmesi için yıllar boyu beklemek zorunda oluşumuz. Sonlan-ması en az yirmi sene alacak olan finansal kriz, yakın gelecekte ufukta ciddi bir risk olarak duran ve son elli yılın ekonomik refah temellerini tehdit eden enerji krizi, insanoğlunun geçmişte hiç rastlamadığı boyutlarda ve çift-yönlü bir demografik kriz, toplumların sorunlarını çözmede hükümetlerin acizliğinden kaynaklanan bir siyasi kriz, ve kurumları yolsuzluğa sürükleyen ve ortak iyiliği geliştirmede etkisiz kalmalarına neden olan bir ahlaki kriz.



I- Finansal Kriz

Herhangi bir hükümet düzenlemesi altına girmeyen, yeni ve yapay mali enstrümanlarla yaşanan ve yanlış yola saptırılmış deneyim, dünya ekonomisi açısından oldukça felaket sonuçlar doğurmaya aday görünüyor. Söz konsuu araçlar, 2008 sonbaharında bankacılık ve kredi sisteminin neredeyse tamamen çökmesine yol açtı ve bugün de Euro bölgesinin ve dünyanın en büyük ekonomisi olan Avrupa ekonomisinin istikrarının bozulmasında katkıları var. Aslında, bu yeni mali araçlar, Avrupa ve Amerikan ekonomilerini geriletmede merkezi bir rol üstleniyor. Gerçekten de mali "yenilik" olarak adlandırılan bu araçlar, dünya çapındaki mali sektörü devasa bir gazinoya çevirdi ve burada uluslararası bankerlerin ve spekülatörlerin dediği oluyor. Gazinoya benzer bir mali kapitalizmin gelişmesinin nasıl mümkün olduğu sorulabilir. Özellikle de 1930'lardaki Büyük Buhran'da öğrenilen derslerin ardından...

ABD Başkanı Bill Clinton, 1933 Glass-Steagall Yasası'nın içeriğini değiştiren ve yatırım ve ticari bankacılığın düzenlenmesine yönelik Cumhuriyetçilerin yasa teklifini (GLBA) kabul ettiğinde, bu yasanın altına attığı tek bir imzanın nelere gebe olabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Hele ki on yıldan kısa süre sonra tarihi boyutlarda bir mali krizin patlak vereceğini bilemezdi. Bu deregülasyon hamlesiyle ve uzun zamandır uygulanan diğer mali korumaların kaldırılmasıyla birlikte, uluslararası bankerlerin yatırım bankacılığı ve ticari bankacılık faaliyetlerini ortaklaştırması ve birçok geleneksel bankacılık kuralını hiçe sayması mümkün hale geldi. Yeni bir varlık seküritizasyonu modeli benimsediler ve bu model aracılığıyla büyük bankalar fiili olarak aracılık yapmaya son verdiler. İsimleri hayli tanıdık: Varlık temelli kıymetler (ABS), teminatlı tahvil aracı (CBO), Teminatlandırılmış borç yükümlülükleri (CDO), kredi riski swapları (CDS). Finans uzmanı Warren Buffet'in ifadeleriyle, gerçek birer mali kitle imha silahına dönüştüler ve politikacıların aşırı mali spekülasyonlara bir son vermeyi reddetmesinden dolayı da etrafı kasıp kavurmaya devam ediyorlar.



II- Enerji Krizi
Gazetenin bu ayki tüm başlıklarını ve bazı haberlerin metinlerini görmek için tıklayınız

Son yarım yüzyıldır yaşanan ekonomik refah ve nüfus artışının sürdürülebilir kılınmasında önemli bir pay, görece olarak ucuz enerjiye erişim ve gıda üretiminde artan kapasiteye atfediliyor. Ancak, ucuz enerji çağı sona ermek üzere. Eğer şu ana dek keşfedilmemiş ucuz petrol kaynakları yardıma koşmaz ise, ekonomik büyüme için gereken temel kaynak yok olacak. Eğer ucuz enerji çağı sona ererse, dünya ekonomisi bu denli hızlı bir nüfus büyümesini desteklemeyi sürdürebilir mi? Pek mümkün görünmüyor. Daha şimdiden dünyanın bazı bölgelerinde petrol ve kaynakları ele geçirmek üzere hegemon savaşlarının yeniden canlandığını gözle-miyoruz. Bunun kısmen sebebi, ufukta görünen enerji krizi. Dünya nüfusunun %5'inden azına sahip olup, dünyanın günlük petrol üretiminin yaklaşık dörtte birini tüketen ABD'nin bu krizin tam merkezinde yer alması şaşırtıcı olmasa gerek.

Bush-Cheney'nin 2003 baharında Irak'a karşı sebepsiz yere savaş başlatma kararının ardında, Amerika'nın denetimi altında petrole erişimin sağlanması önemli bir rol oynadı. Benzer şekilde, İngiliz ve Fransızların Libya'ya "NATO" paravanı ardından müdahil olması da, Libya'daki petrol zenginlikleriyle ilintili. Küreselleşmiş ve daralan bir dünyada, jeopolitik ve yaklaşan enerji krizi giderek iç içe geçiyorlar.



III- Demografik Kriz

Dünya üzerinde beslenmesi ve gündelik yaşamın gereksinimleriyle donatılması gereken yaklaşık 7 milyar kişi var. Ve bu nüfusun önemli bir bölümü, 21.yüzyılda daha da yaşlanacak. Bugünden 2050 yılına dek, 60 yaş ve üstü nüfusun opranının dünyanın neredeyse her ülkesinde artması bekleniyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeler, bu demografik değişimden farklı şekillerle de olsa etkilenecekler. Kalkınmakta olan dünyada doğurganlık oranlarının halen yüksek olduğu düşünüldüğünde, krizin kaynağını, birçok işsiz genç ve sefalet içinde yaşayan birçok yaşlı teşkil edecek. Gelişmiş ekonomilerde, kriz, ekonomik durgunluk ve mali kemer sıkma dönemlerinde daha fazla sağlık harcaması ve sosyal hizmet talep eden yaşlıların "hücum"undan kaynaklanacaktır. Nüfusun yaşlanmasının toplum üzerinde büyük bir etkisi olacak. Kimilerine göre, önümüzdeki yirmi yıl içinde ekonomiyi derinden etkileyecek; keza "baby boomer" döneminde doğanlar (ABD'de 1946-1964 arasında, Kanada'da ise 1946-1966 arasında), artık emeklilik çağına geldiler ve yaşlılar arasındaki ölüm oranı giderek azalıyor. Amerika'da 75 milyon kişi ve nüfusun yaklaşık dörtte biri, doğum oranlarının en yüksek olduğu dönemde doğdular. Bu kişiler arasında her yıl 3 ila 4 milyon kişinin emekliye ayrılması ise, ekonomik yapının temelinin yeniden tanımlanmasına neden olurken, yeni ekonomik, sosyal ve mali sorunlar da doğuracak.

Halihazırda Amerika'da her emekliyi desteklemek üzere 3,3 işçi var. Ancak 2030 yılı itibariyle, bu sayı sadece "2" olacak. Amerikalıların yüzde yirmisinin 2050 yılı itibariyle 65 yaş üstü olacağı da düşünülmeli. 2005'te 65 yaş üstü oranı sadece yüzde on ikiydi. Bunun sonucunda, vergi oranlarının artırılması gerekecek; bu da ekonomik büyüme üzerinde önemli bir engel teşkil edecek. Önümüzdeki yıllarda ciddi bir emeklilik aylığı krizinin patlak vermesi beni şaşırtmayacaktır. Bu durum, ya kontrolsüz enflasyondan, ya da sermaye üzerinde reel karların azalmasından kaynaklanacak. Her iki durumda da, emeklilik aylıklarının erozyona uğraması söz konusu olacak. İkinci olarak, imalat gibi bazı temel endüstri dalları daralacak; sosyal hizmetler ve sağlık ile ilgili diğer endüstriler ise genişleyecek. Genel tasarruf oranının da azalması bekleniyor; dolayısıyla yeni üretken yatırımları destekleyecek finansman havuzu da daralacak. Bunun sonucunda ekonomi, asli olarak mal üretiminden uzaklaşarak, giderek hizmet ve bilgi-temelli bir ekonomi halini alacak. Bu yapısal değişimle birlikte, eğer işçi başına düşen üretkenlik önemli oranda gelişmez ise, hizmet en-düstrilerindeki üretkenliğin daha düşük olması nedeniyle ekonomik büyümenin gitgide azalması beklenir. Örneğin 1977-2010 yılları arasında yıllık ortalama ekonomik büyüme, %2,8 civarındaydı. Ancak, 2011-2086 arasında, özellikle demografik değişimlerden ötürü, ekonomik büyümenin yıllık ortalama %1,6 düzeyine gerilemesi mümkün görülüyor. Daha yavaş bir ekonomik büyüme, kamu hizmetlerine yönelik talebin artması beklenen bir dönemde daha az hükümet geliri anlamına geliyor. İşte bu yüzden de hükümetlerin yaşlı vatandaşlarının daha fazla sağlık hizmeti talep etmesine hazırlıklı olmalı; keza bu talepler pek de uzak bir gelecekte görülmüyor.



IV-Siyasi Kriz

Birçok demokratik ülkede, hükümetler, kendi gündemlerini ön plana çıkarmak için onları diledi-ğince kullanan özel çıkar çevrelerinin münhasır aracına dönüştü. Amaç belli: medyaya -özellikle de elektronik medyaya- erişmek için çuvallar dolusu paraya sahip olma gereksinimi. Sonuç ise her yerde aynı: insanlar, son kertede parayla satın alınabilecek iyi politikacılara dönüşüyorlar.

Politikadaki yolsuzluğun kaynağı, politikada paranın giderek daha büyük bir nüfuz sahibi olması. Amerika'da, 21 Ocak 2010 tarihinde Amerikan Anayasa Mahkemesi, Amerikan anayasasını ve Amerikan demokrasisini temelden değiştirecek bir karar aldığında ("Şirketler ve sendikalar gibi yasal birimlerin de, tıpkı bireyler gibi ifade özgürlüğüne yönelik hakları vardır; dolayısıyla istedikleri kamu görevlisini seçmek için istedikleri kadar para kullanabilirler"), işler kötüden daha da kötüye dönüştü. Amerikan Anayasa Mahkemesi, bu kararı alarak, bireylerin oy kullanma hakkının değerinin düşmesine neden oldu ve gelecekte oy kullanmak isteyen insanların da oranındaki azalışa katkıda bulundu. 2010 Amerikan ara-dönem federal seçimlerinde seçmen katılımının, kayıtlı seçmenlerin sadece %42'si olduğunu hesaba katmak gerekiyor. Çoğunluk oy kullanmaya gerek bile duymazken, demokrasinin hasta olduğu bir ortamdan söz etmiş oluruz. Amerikan başkanlık seçimlerinde seçmen ortanı ara-dönem seçimlerinden yüksek olsa da, 1960 başkanlık seçimlerinde (Nixon vs. Kennedy) %60,1, 1996'da da (Clinton vs Dole) %49,1 olduğu hatırlardan çıkmamalı. Bu noktada ortaya şu soru atılmalı: Demokrasinin ölümünden en çok kim nemalanır?



V- Ahlaki Kriz

Makyavelciliğin yükselişine tanıklık ediyoruz. Bu ideolojiye göre, politika ve iş dünyası, herhangi bir ahlaki ilke benimsememeli; onun yerine adımlarını kendi siyasi çıkarları ve kar amaçlı faaliyetleriyle yönlendirmeli. Bu noktada önem taşıyan yegane ilke, "hedef, araçları meşrulaştırır". Dolayısıyla, hilekarlık, açgözlülük ve kurnazlık, siyasi güç veya ekonomik kaynak arayışında kabul edilir davranışlardır. Makro ölçekli diğer birçok krizin, bu moral boşluğun sonucu olduğuna dair derin bir inancım var.

Tarihte geriye doğru dönüp baktığımızda, geçmişteki büyük mali krizlerin (1873-1880 ve 1929-1939 örneğin), bugün deneyimlediğimizle benzer sebeplerin gündemde olduğunu fark ediyoruz. Söz konusu krizlerin temel nedeni, kamusal ve özel kesimlerdeki temel ahlaki değerlerin genel bir çöküş yaşamasıydı ve bu ortamda bir avuç elit kesim, kamu kurumlarını kendi isteklerine göre idare ediyorlardı. Bu elit açısından öyle bir zaman gelir ki, tüm araçlar, toplumun geri kalanı aleyhine kendilerini zenginleştirmek gibi yüce bir hedefi gerekçelendirmeye başlar. "Piyasa her şeyin iyisini bilir", "Ekonomi büyürse fakirler de zenginleşecektir," ve "Bu parayı bizim avcumuza Tanrı yerleştiriyor; dolayısıyla bazı iyi şeyler yapmalıyım" gibi ideolojik sloganlar ardında her şey kabul edilir ve meşrulaştırılır bir hal alır. Bu tür bir düşünce çerçevesi ön plana çıktığı anda, artık medeniyetin bir çöküş yaşadığından korkulmaya başlanmalı. Ne yazık ki bugün tam da bu noktada bulunuyoruz...



(Turquie Diplomatique)



15 Aralık 2011 Perşembe

paylaşmak zor zanaat vesselam

sırrı paylaşmak arkadaşınla

otobüs koridorunu paylaşmak şehiriçi otobüslerinde

elmayı paylaşmak yatakhane köşelerinde

güneşi paylaşmak dünyanın diğer yarısıyla

toprağı paylaşmak komşu ülkelerle

içme suyunu paylaşmak tüm şehirle

odayı paylaşmak iş arkadaşlarınla

fikrini paylaşmak etrafındakilerle

gülüşünü paylaşmak bir çocukla

havayı paylaşmak tüm dünyayla

sıranı paylaşmak sınıfta

sahayı paylaşmak futbolda

bilgiyi paylaşmak öğrencilerle

vatanı paylaşmak milletinle

vücudunu paylaşmak bebeğinle

yakamozları paylaşmak seyredenle

ay ışığını paylaşmak bulutsuz gecelerde

kaldırımı paylaşmak yürüyenlerle

sokağı paylaşmak mahalle arkadaşlarınla

bir demlik çayı paylaşmak

bir walkmanın kulaklıklarını paylaşmak

dolabını paylaşmak ana sınıfında

hasretini paylaşmak uzaktakiyle

bir kase mısırı paylaşmak
.
.
.
.
ve hayatı paylaşmak herşeyiyle












2 Aralık 2011 Cuma

Anlatamıyorum

Bir yer var, biliyorum;


Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum

Orhan Veli Kanık

21 Kasım 2011 Pazartesi

berrak

sevinç: berrak sudaki kırmızı balığım
sana canım demek için
canımdan bir parçaya ışıksız gecelerin
sessiz özgürlüklerini verdim

dışı sevda içi zindan değilim artık

gözlerinden sızan güvensizliği kuşkuyu
hiç bu renk bir sevgiyle yenmedim
ve güzelim sana sunduğum değerleri
karşılıkların içinde büyütmedim

dışı sevda içi zindan değilim artık
Saat 22:38, Pazartesi günü gönderildi

18 Kasım 2011 Cuma

Bir şey var!

Hep kendimizi anlatmak istedik! Aslolan, bizi yaşatan duyguların bizde nasıl etki yarattığını anlattık. Ama tarih kendini anlatanları değil, sevdiğini anlatanlarla doludur. Hep O'nu anlatınca insan içindekinin gücünü görür.  Hep O'nu koruyunca güçlenir insan, Hep O'nu sevince yırtar kabuğunu. Bir çekirdeğin toprağı delmesi kendisi için değildir hiç bir zaman! Ne zaman ki ben yok olacak vatandan o zaman kölelik kalkacak. Bizi çoşturan duygular hiç bir zaman ben değildir. Öyleyse bir şey var orada bir şey var. Özgürlüğün olduğu yerde bir şey var!

Çık dışarı!

17 Kasım 2011 Perşembe

Ezginin günlüğü - Zerdaliller



Ezginin Gunlugu - Zerdaliler cdegdas

ZERDALİLER

 
Ay nerde doğsa oradaydık
Dallarda zerdali çiçekler
Savrulup gider rüzgar esince
Bütün bir bahar böyle geçti

Anlardım aklından geçenleri
Sustukça konuştuk sanki
Sevdaymış meğer o içimizde
Yıllardır uyuyan deli
Sessizlik sensin geceleri

Fincana kahve koydum gel
Bugün şeytana uydum gel
Ay doğdu dağın üstünden aman aman
Dallarda beyaz çiçekler

Dağıldım gecenin karasına
Artık kimse kıramaz beni
O kül gibi deniz o sessiz kız
Kayıp bir sandala binip gitti

Ne sen söyledin derdini
Ne ben sevdiğime inandım
Unut geçen eski günleri
Bunca yıl sonra nasılsın

Anlardım aklından geçenleri
Sustukça konuştuk sanki
Sevdaymış meğer o içimizde
Yıllardır uyuyan deli
Sessizlik sensin geceleri

Fincana kahve koydum gel
Bugün şeytana uydum gel
Ay doğdu dağın üstünden aman aman
Dallarda beyaz çiçekler


Ezginin Günlüğü



26 Eylül 2011 Pazartesi

İlla





Gözlerinin içine girdim başka Alemler gözledim

Ben bunlarla övünmedim beklemedim illa

Beklemedim illa beklemedim sevdim



Gölgelemedim bağını bahçesini

Günü güneşi örtmedim

Yapılanlar söylenmezki her zaman

Sömürmedim illa sömürmedim illa



Sömürmedim sevdim

Yapılanlar söylenmezki her zaman

Sömürmedim illa sömürmedim illa

Sömürmedim sevdim



İlla illa illa illa

İlla illa illa illa illa sevdim



Yüreğine kulak verdim nefes aldı ben dinledim

Duyduklarım anlatılmaz sır vermedim illa

Sır vermedim illa sır vermedim sevdim

Duyduklarım anlatılmaz sır vermedim illa

Sır vermedim illa sır vermedim sevdim



Gölgelemedim bağını bahçesini

Günü güneşi örtmedim

Verilenler istenmezki her zaman

dilenmedim illa dilenmedim illa

Dilenmedim sevdim



20 Eylül 2011 Salı

Memleketimden Uzak Olmak

Kalkınma Bakanlığının bölgesel kalkınma uzmanları, Türkiyeyi 26 bölgeye ayırarak bölge ve illerin "hoşnutsuzluk düzeyleri"ni ortaya çıkardı. Türkiye'nin mutlu ve mutsuz illeri:


Kalkınma Bakanlığı’nın bölgesel kalkınma uzmanları Kamil Taşçı ile Mehmet Emin Özsan, Türkiye’yi 26 bölgeye ayırarak bölge ve illerin “hoşnutsuzluk düzeyleri”ni ortaya çıkardı.

Çalışmada “iktisadi hoşnutsuzluk” göstergeleri olarak, işsizlik ve enflasyon oranları temel alındı.

“Sosyal hoşnutsuzluk” kriterleri olarak göç hızı, boşanma ve intihar oranları, 10 bin kişiye düşen suç oranları, terör eylemleri ile 2007 ve 2010’da yapılan referandumlara katılım oranları dikkate alındı.


EN MUTLU İLLER

1.Antalya, Isparta, Burdur

2.Tekirdağ,Kırıkkale,Edirne

3.Balıkesir, Çanakkale

4.Aydın, Denizli, Muğla

5.İzmir

6.Bursa, Eskişehir, Bilecik

7.Zonguldak, Karabük, Bartın

8.Ankara

9.Manisa,Afyon, Kütahya, Uşak

10.Kırıkkale, Aksaray, Niğde



EN MUTSUZ İLLER

1.Mardin, Batman, Şırnak, Siirt

2.Van, Muş, Bitlis, Hakkari

3.Şanlıurfa, Diyarbakır

4.Erzurum, Erzincan, Bayram

5.Gaziantep, Adıyaman, Kilis

6.Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan

7.Adana, Mersin

8.Kayseri, Sivas, Yozgat

9.Hatay, K.Maraş, Osmaniye

10.İstanbul



17 Ağustos 2011 Çarşamba

ALÇI

kırılan bacağın hiç hareket etmemesi için sarılan alçının yerine ne koyulabilir ki yüreğin etrafına
yeterli oluyor gibi dursa da işe yaramıyor hiç kıpırdatmamak içindekileri
herhangi bir su almayınca kuruyan dallar gibi
kuruyor sevginin basıncı azalınca
sıcaklığı öyle bir düşürüyor ki alçak basınç
yağmur karı geçip direk dolu dolu yağdırıyor
sıcak mı soğuk mu anlamaya bile vaktin kalmadığı zamanlarda

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Beni Yanlışsız Sakla

28/8/2006 - 06/08/2011

Saate baktım yirmibeş yaşındayım
Geç kalmadım ALLAH'ım yeniden inanmaya
Aşka geç kalmadım

Ardında yıkık şehirler ve leylaklar bırakan
Bir cümle dudaklarımı geçip beni ihlâl etti
Saate baktım müthiş bir yenilme vaktindeyim
Sevgilim
Ben nerede yağmur yağarsa orada şemsiye kırmanın kitabıyım
Ve en güzel cümlem sensin

Saate baktım buzlar ve çiçekler arasındayım
Gömleğim asyaya düşerken
Beni yanlışsız sakla bu son görünüşüm

Mevlana İdris Zengin

2 Ağustos 2011 Salı

Java Heap Space Hatası ve Çözümü


 Burada normalde ortam değişkenlerinde CATALINA_OPTS veya JAVA_OPTS ile değiştirebilen java heap space değerlerinin belirli programları içerisinde nasıl ayarlandığı anlatılmaktadır.

ECLIPSE

Eclipse'i kullanarak  heap space'i  arttırmak için aşağıdaki ekran görüntüsünde görüldüğü gibi , Server sekmesinden Tomcat üzerinde çift tıklanır, daha sonra open launch configuration linkine tıklanarak , heap space'i belirleyen değerler girilir. tüm bunları yaptıktan sonra değişiklikleri kaydederek çıktığınızda heap space hatası çıkmayacaktır.



TOMCAT

Eğer bir server üzerindeki tomcatin heap space'ini arttırmak istiyorsanız, Tomcat-->Configure Tomcat dedikten sonra aşağıdaki görüntüde görülen ekran üzerinden istediğiniz heap space değişikliklerini yapıp kaydederek tekrar tomcat'i çalıştırdığınızda geçerli olabilecektir.
Bu yöntem tomcat/bin klasörü içierisinde catalina.bat veya catalina.sh bulunmadığı zamanlarda çalışmıştır.

19 Temmuz 2011 Salı

Bazen..

Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
...Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
...Uçar gider, koşsan da tutamazsın...

William Shakespeare

17 Temmuz 2011 Pazar

IBAN numaranızı kontrol edin

TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ IBAN DOĞRULUK TESTİ


IBAN bilgilerinizin doğruluğunu kontrol etmek için TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ (TBB)
sitesinin güvenli doğrulama sistemini kullanabilirsiniz. Sayfayı açtığınızda IBAN Kodu boşluk alanına Alfanümerik IBAN kodunuzu girerek kontrol et demeniz yeterli. Burada dikkat edilecek husus IBAN kodunuzda normalde aralarında boşluklar vardır, siz bu boşlukları kapatarak IBAN Kodu boşluk alanına girmek suretiyle Kontrol Et demelisiniz, aksi halde kontrol etmeyecek hata verecektir.

IBAN Kodunuzun/Bilgilerinizin doğruluğunu kontrol edebilmek için www.tbb.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz veya aşağıdaki resme tıklayabilirsiniz.

Ve Biz Hep Güzellikleri Görmek İçin Gezeriz :(( (Somali'den görüntüler)

ALLAH bizi açlıkla sınamasın. Sınadığı insanlara yardım etsin. Sürekli kendimizi düşünerek yaşamak aslında bize daha fazlasını isteme isteğinden başka bir şey dolayısıyla acıdan başka birşey vermiyor.

Ne zaman ki bir can kendini insanlığa, insanlığın ferahlığına adarsa o canın güzellik görmek için başka yere bakmasına artık gerek kalmayacaktır.

Elimiz kolumuz bağlı değil , ama bağlı olduğuna dair banelerimizi listelemeye devam edelim. Ben öyle yapıyorum ve sanırım ateşin olduğu yerde soluk alıp veriyorum.:((


'Somali için açlığa karşı eylem' adlı kuruluşun direktörü Jens Oppermann, ülkede yaklaşık 250 bin çocuğun ciddi oranda yetersiz beslenmenin pençesinde olduğunu belirterek, son haftalarda durumun daha da kötüleştiğini gördüklerini, artık insani krizden değil, bir insani felaketten bahsettiklerini kaydetti. Oppermann, insanların Mogadişu'ya, daha önce hiç görmedikleri bir halde geldiklerini gördüklerini, bazen haftalarca yürüdükten sonra insanların akli ve fiziki olarak tükenmiş bir duruma geldiklerini söyledi. Herkese yeterince yardım sağlayacak durumda olmadıklarını belirten Oppermann, ülkede bir yılda gıda fiyatlarının yüzde 270 oranında arttığını kaydetti





14 Temmuz 2011 Perşembe

İzlanda'da sigara reçeteyle satılacak, Türkiye'de de satılsın



İzlanda'da sigara reçeteyle satılacak
İzlanda'da sigara tiryakileri bundan böyle bir paket sigara satın almadan önce doktorlarını ziyaret etmek zorunda kalabilir.

Ülkenin eski sağlık bakanı, sigaraların bundan böyle sadece 20 yaşın üzerindeki kişilere, eczanelerde ve reçete karşılığında satılması için bir öneri hazırladı.

Getirilen öneri, kamuya açık tüm yerlerde ve çocukların bulunduğu araçlarda sigara içilmesini de yasaklıyor.

Öneri, yaz tatilinin ardından İzlanda parlamentosunda oylanacak.

kaynak: haberevet.com

13 Temmuz 2011 Çarşamba

31 Mart 2008 - 13 Temmuz 2011



31 Mayıs 1962

Yoruldun ağırlığımı taşımaktan
ellerimden yoruldun
gözlerimden gölgemden
sözlerim yangınlardı
kuyulardı sözlerim
bir gün gelecek ansızın gelecek bir gün
ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
uzaklaşan ayak izlerimin
ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak.

Nazım Hikmet Ran

19 Mayıs 2011 Perşembe

çıktım erik dalına

çıktım erik dalına
anda yedim üzümü
bostan ıssı kakıyıp
der ne yersin kozumu

uğruluk yaptı bana
bühtan eyledim ona
çerçi de geldi aydur
hani aldın gözünü

kerpiç koydum kazana
poyraz ile kaynattım
nedir diye sorana
bandım verdim özünü

iplik verdim cullaha
sarıp yumak etmemiş
becid becid ısmarlar
gelsin alsın bezini

bir serçenin kanadın
kırk katıra yüklettim
çift dahi çekemedi
şöyle kaldı kazanı

bir sinek bir kartalı
salladı vurdu yere
yalan değildir gerçektir
ben de gördüm tozunu


bir küt ile güreştim
elsiz ayağım aldı
güreşip başamadım
gövündürdü özümü

kafdağından bir taşı
şöyle attılar bana
öylelik yola düştü
bozayazdı yüzümü

balık kavağa çıkmış
zift turşusun yemeğe
leylek koduk doğurmuk
baka şunun sözünü

gözsüze fısıldadım
sağır sözüm işitmiş
dilsiz çağırıp söyler
dilimdeki sözümü

bir öküz boğazladım
kakladım sere kodum
öküz ıssı geldi der
boğazladın kazımı

bundan da kurtulmadım
nideyim bilemedim
bir çerçi de geldi der
kani oldum gözgümü

tosbağaya sataştım
gözsüz sepek yoldaşı
sordum sefer nereye
kayseri'ye azami

yunus bir söz söylemiş
hiç bir söze benzemez
münafıklar elinden
öter mana yüzünü

Yunus Emre

Yalı Çapkını

Suavi-Yalı Çapkını [HQ]



Asıl adı Suavi Saygan (1953-Kırıkkale) olan Türk özgün müzik sanatçısı. Memur bir baba ile ev hanımı bir annenin dört çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Suavi nin çocukluğu Kırıkkale de geçer.Kırıkkale de meçhuller grubunu kurar ve aktif müzik hayatına başlar.1968-1972 yıllarında üniversite öğrenciliği sırasında Ankara'da gece kulüplerinde değişik grup ve müzisyenlerle çaldı, söyledi. Okul giderlerini böylece karşılayan Suavi, aynı yıllarda kendi şarkılarını ve grubunu da oluşturmaya başlamıştı.

ODTÜ Mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra uzun yıllar orkestralarda bateri ve gitar çaldı, solistlik yaptı. Beyaz Güvercin İstanbul Yarışması'nda İki Gözüm İki Çeşme şarkısıyla ikinci oldu. Suavi, 1996 yılında da TRT'de Altın Anten yarışmasında "Yalıçapkını" isimli eseriyle birinci olup Kazakistan Almaata'da 24 ülkenin katıldığı Asya'nın Sesi (Voice Of Asia) yarışmasında Türkiye'yi temsil etmeye hak kazandı. Yarışmada jüri tarafından beş yıldır kimsenin layık görülmediği ve birincinin de üstünde kabul edilebilecek "Grand Prix" ödülünü aldı fakat bu kendi ülkesinin medyasında pek yer almadı. 1997 yılında Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması'nda De Lan şarkısıyla profesyonel kategoride en iyi besteci ve en iyi profesyonel yorumcu seçildi. Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi önemli isimlerin şiirlerini besteledi. Sigara kullanmayan sanatçı dağcılık ve dalgıçlık yapmaktadır. Profesyonel bir balık adam olan Suavi, 12 yıldır kendi grubu ile çalıp, 34 yıldır müzik ile uğraşıyor.

17 Mayıs 2011 Salı

Çoban Yıldızı

hadi al götür beni
hala benimmişler gibi
evime yurduma
taze meyve tatları
yağmurlarında

çoban yıldızı
sen benle kal
çoban yıldızı
zamanın varsa
biraz daha

26 Şubat 2011 Cumartesi

tırmanış

ateşte yanan odunun içinde bulunduğu halin tasviri illa ki yaşamakla mı yapılır. son zamanlarda ne kadar az yandık ateşlerde ne kadar az ağladık duygular için. dünyasal koşturmanın ortasında sıkışıp kaldık. çocukken çok eğlendiğim aklımın derinlikleri şimdi beni zorluyor. oysa ki akıl bile yeterince kullanıldığında yararlı oluyor. geçip giden yıllarımızın arkasında bıraktığı izleri toplarken artık daha az eğilip kalkıyorum. daha az hatıra kalıyor hafızamda daha az bakabiliyorum güneşe, bulutlara. artık beni takip ettiğini düşündüğüm bir kuş yok çatılarda uçan.. çatılar öyle yüksek ki göremiyorum. pencerelerden sarkma korkusunu artık merdivenlerden inerken yaşıyorum. iki renk açan bir çiçeğe hasret gözlerim. standartlaşan renkler silsilesine bürünüyorum. yağmura böyle uzunca bakıp sindirecek vaktin yerine işlerin yetişmesi gerektiğini anlatan kah kızgın kah neşeli kah solgun gözlerle buluşuyorum sık sık. en kötüsü arada bir kendimi bu silsileden çekip çıkartabilen kollarımın kasları artık zayıflıyor idmansızlıktan.
Verilecek kararlar var alınması gereken teraziye atılıp tartılması gereken.. son noktayı koyduracak cesaret için bir duygu yoğunluğu bekliyorum.

12 Şubat 2011 Cumartesi

MARA

bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım
mâra

günü ve saatleri ne yapacaksın
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
ne seneleri
yalnız seni hatırlarım
ki benim gibi bir insansın

tanımamak tanımaktan iyidir
seni bir kere tanıdıktan sonra
yaşamak acısını da tanıdım
bu acıyı beraber tadalım
mâra

başım omzunda iken sayıkladığıma bakma
beni istediğin yere götür
ikimiz de ne uykudayız
ne uyanık

Asaf Halet Çelebi

26 Ocak 2011 Çarşamba

Deliler

"beyaz gülle yapılan bir seçim bile iz bırakır."
diyorlar ki bazen gozlerimden
deliler dolusmus
bakiyor birer birer
delilerden sen anlarsin
konus onlarla
nasil muhtacim buna
diyorsun ki bazen geceler boyu
sayiklamisim olanlari birer birer
duslerden sen anlarsin
konus onlarla
nasil muhtacim buna

bir gece ansizin gel yine
elinde mor ciceklerle
tazelikle gel yine
binbir guzel hikayeyle