30 Eylül 2012 Pazar
24 Eylül 2012 Pazartesi
13 Eylül 2012 Perşembe
Anlamak
''Herkes resmi anlamak istiyor.Neden kuşların ötüşünü anlamağa çalışmıyorlar ? Gece, çiçek, kişiyi çevreleyen her şey neden anlaşılmağa çalışılmadan sevilir ?
Ama resme gelince anlamak istiyorlar. Sanatçının gerektiği için çalıştığını anlasınlar özellikle. Açıklamak gereğini duymadığımız ama bizi büyüleyen doğadaki bir çok şeye verilen önemden çok bir önem verilmemesi gerekir sanatçıya, çünkü o d
a
dünyanın en küçük üyelerinden biridir. Bir tabloyu açıklamaya
çalışanlar çok zaman yanlış yola saparlar. Bir süre önce Gertrude Stein
neşe içinde tablomun neyi göstermek istediğini anladığını söylemişti.
Stein'a göre tabloda üç müzikçi varmış. Oysa bir natürmort idi !
Bir seyirci benim duyduğum gibi tablomu duyabilir mi hiç ? Bir tablo bana uzaklardan gelir. Ne kadar uzaktan geldiğini kim bilebilir ? Ben bunu sezmişimdir, görmüşümdür, yapmışımdır, gene de ertesi günü kendim bile ne yaptığımı anlamamışımdır. Benim düşlerime, içgüdülerime, isteklerime, düşüncelerime nasıl girebilir ? Bütün bunlar uzun süreden sonra hazırlanmıştır, gün ışığına çıkmıştır. Özellikle belki de irademe karşın bunları yakalayabilmek için harcadığım çabadan sonra kim girebilir içine ?
Ben aramam, bulurum.
Hiç bir zaman aramayı durduramazsınız, çünkü hiç bir zaman bulamazsınız.''
Pablo Picasso
Bir seyirci benim duyduğum gibi tablomu duyabilir mi hiç ? Bir tablo bana uzaklardan gelir. Ne kadar uzaktan geldiğini kim bilebilir ? Ben bunu sezmişimdir, görmüşümdür, yapmışımdır, gene de ertesi günü kendim bile ne yaptığımı anlamamışımdır. Benim düşlerime, içgüdülerime, isteklerime, düşüncelerime nasıl girebilir ? Bütün bunlar uzun süreden sonra hazırlanmıştır, gün ışığına çıkmıştır. Özellikle belki de irademe karşın bunları yakalayabilmek için harcadığım çabadan sonra kim girebilir içine ?
Ben aramam, bulurum.
Hiç bir zaman aramayı durduramazsınız, çünkü hiç bir zaman bulamazsınız.''
Pablo Picasso
BAYRAM TEBRİĞİ
1965 senesiydi. İşe gireli henüz iki hafta olmuştu. Bir genel müdürlükte, özel kalem müdürünün yardımcısıydım. Bayrama on gün kala, müdürüm hastalandı ve rapor aldı. Ertesi gün, genel müdür, beni odasına çağırdı.
Buyrun efendim.
Tebrik kartları hazır mı evladım?
Hangi tebrik kartları efendim?
Eyvahlar olsun, Şükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı göndermeli. Şimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi.
Hangi tebrik kartları efendim?
Eyvahlar olsun, Şükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı göndermeli. Şimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi.
Hiç haberim olmadı efendim
Hemen, hemen hemen ! Yarına istiyorum üç bin adet kartı sabaha kadar yaz ve postaya ver.
Emredersiniz efendim! dedim ve odadan çıktım. Ancak üç bin adet bayram tebrik kartını tek tek nasıl yazacağım. Genel müdür, kartların çini mürekkeple ve güzel bir yazıyla yazılmasını isterdi. Üç bin adet kartın iki bin tanesi makamca kendinden aşağıda olanlara şu şekilde yazacaktım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Kalan bin tanesi de, daha üst makamdakilere:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim. şeklinde yazılacaktı
Hiç vakit geçirmeden masamın başına geçip kolları sıvadım. Önümde davetiyelerden oluşan irili ufaklı pek çok dağ duruyordu. Ben mesaim bitiyor, az sonra çıkar evime giderim derken, sabaha kadar burada kalıp üçbin kartı yazmak zorunda kaldım. Sızlanmanın faydası yok, işe başlayım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
5,10,20,50,100, 750,875. Yazıyorum yazıyorum bitmiyor! Vakit gece yarısını geçti gitti bana öyle bir sıkıntı bastı ki, tarif edemem.
Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum.. bitmiyor.
En nihayetinde alt makam kartları bitti. Ama ben de bittim. Şafak sökmek üzereydi. İşi biten kartları masamın üzerinden alıp başka bir yere koydum.
Ama önümde hâlâ bin adetlik bir kart yığını durmaktaydı. Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederime başladım..
Durmadan yazıyordum. Göz kapaklarIm öyle ağırlaşmıştı ki, gözlerimi açık tutmam her bir karttan sonra daha da zor bir hale gelmişti. Resmen işkence çekiyordum.
125,279,400, 689. yazdım yazdım yazdım. Bir vakit sonra, artık ben kaleme değil o bana hakim olmaya başladı. Ama hâlâ yazıyordum:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.
Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken...
Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken...
Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla sıhhatli günler diler Niyazi ile beraber ederim...
Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrIca sıhhatle ederim...
Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrIca sıhhatle ederim...
Önce bayramınızı eder, sonra eşinizle Niyazi'ye başarılı günler dilerim...
Sizin de eşinizin de Niyazi'nin de bayramını saygıyla eder, sıhhat dilerim..
Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, Niyazi'ye başarılar diler aynı zamanda ederim...
Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar Niyazi'nin gözlerinden öperim...
Sizin de, eşinizin de, Niyazi'nin de, bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de.. saygıyla ederim...
Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar Niyazi'nin gözlerinden öperim...
Sizin de, eşinizin de, Niyazi'nin de, bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de.. saygıyla ederim...
Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları yetiştirdim.. Genel müdür bir-ikisine şöyle bir baktı:
Aferin dedi. Bitirmen iyi olmuş. Hemen postalayın!
Hemen postaladık.
Üç gün sonra da önce bizim genel müdürü, ardından bendenizi postaladılar
Hemen postaladık.
Üç gün sonra da önce bizim genel müdürü, ardından bendenizi postaladılar
( AZİZ NESİN )
2 Eylül 2012 Pazar
Merhamet
ve ALLAH(c.c) insanın kalbine aniden merhametini indirir. Yenemediği ve söndüremediği tüm ateşlerine gökten yağan yağmur damlarını düşürüverir.
bitmez dediğin kırgınlıklar biter,
sönmez dediğin kızgınlıklar söner.
dinmez dediğin acılar son bulur.
bize kalan ise değerli işlenmiş bir kahve fincanıdır.
herşeyi kontrol edebileceğini sanan beyin, hayatın bilinmez bir gemiyle bilinmez bir denize açılmaktan başka bir şeye benzemediğini anlayabildiğinde belki yine hayran kalacaktır düzene.
günahkar nefislerin kalbleri sonunda yine böyle bir nimetle şerefleniyorsa, merhametine sınır çizmek ne haddimize.
ümitsizlik evimizde yaşamasın!
bitmez dediğin kırgınlıklar biter,
sönmez dediğin kızgınlıklar söner.
dinmez dediğin acılar son bulur.
bize kalan ise değerli işlenmiş bir kahve fincanıdır.
herşeyi kontrol edebileceğini sanan beyin, hayatın bilinmez bir gemiyle bilinmez bir denize açılmaktan başka bir şeye benzemediğini anlayabildiğinde belki yine hayran kalacaktır düzene.
günahkar nefislerin kalbleri sonunda yine böyle bir nimetle şerefleniyorsa, merhametine sınır çizmek ne haddimize.
ümitsizlik evimizde yaşamasın!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)